Cannes’da 350’den Fazla Sinemacıdan Ortak Mektup: “Endüstrinin Pasifliğinden Utanıyoruz!”

Mark Ruffalo ve Yorgos Lanthimos’un da aralarında olduğu 350’den fazla sinemacı, Cannes Film Festivali’nin ilk gününde yayımladıkları mektupta, Filistinli muhabir Fatma Hassona’nın öldürülmesini ve endüstrinin suskunluğunu sert sözlerle eleştirdi.
2025 Cannes Film Festivali’nin açılış günü, sadece kırmızı halı ve gösterişli galalarla değil, sinema dünyasında yankı uyandıran politik bir çıkışla da hatırlanacak. Aralarında Mark Ruffalo, Ralph Fiennes, Guy Pearce, Melissa Barrera, Yorgos Lanthimos, Pedro Almodóvar, Javier Bardem, David Cronenberg, Alfonso Cuarón, Mike Leigh, Viggo Mortensen ve Cynthia Nixon gibi dünyaca ünlü oyuncu ve yönetmenlerin yer aldığı 350’den fazla sanatçı, Filistinli gazeteci ve belgesel oyuncusu Fatma Hassona’nın öldürülmesine ve sinema dünyasının süregelen sessizliğine tepki gösteren açık bir mektuba imza attı. Mektubu imzalayan Türk sinemacılar arasında Rezan Yeşilbaş, Ferzan Özpetek, İlker Kaleli, Serdar Akar, Gökçe Bahadır, Ebru Ceylan ve Nuri Bilge Ceylan da var.
Mektup, Fatma Hassona’nın Cannes’ın ACID bölümüne seçilen “Put Your Soul on Your Hand and Walk” adlı belgeselin duyurulmasından yalnızca bir gün sonra, 16 Nisan 2025’te Gazze’de İsrail hava saldırısıyla öldürülmesi üzerine paylaşıldı. 25 yaşındaki serbest foto muhabiri Hassona, evlenmek üzereyken yaşamını yitirdi. Aynı saldırıda hamile kız kardeşi de dâhil olmak üzere 10 akrabası hayatını kaybetti. Mektup, yalnızca onun ölümüyle sınırlı kalmayarak, Gazze’de yaşananlara ve uluslararası sinema kurumlarının bu olaylar karşısındaki sessizliğine dikkat çekiyor.
Özellikle Oscar ödüllü “No Other Land” filminin Filistinli yönetmeni Hamdan Ballal’ın, ödül töreninden sadece haftalar sonra işgalciler tarafından saldırıya uğrayıp İsrail ordusu tarafından alıkonulması ve Oscar Akademisi’nin bu süreçte sessiz kalması, mektubun hedef tahtasında. Akademi, gelen tepkiler üzerine ancak sonradan kamuoyuna açık bir özür yayınlamıştı. Mektupta bu durum, “Bu pasiflikten utanıyoruz.” sözleriyle eleştiriliyor.
Mektubun tamamı ise şu şekilde:
Fatma Hassona 25 yaşındaydı.
Serbest çalışan bir Filistinli foto muhabiriydi. 16 Nisan 2025’te, Sepideh Farsi’nin yönettiği “Put Your Soul on Your Hand and Walk” adlı belgeselin Cannes Film Festivali’nin ACID bölümüne seçildiği duyurusunun ertesi günü, İsrail ordusu tarafından hedef alındı.
Evlenmek üzereydi. Aynı saldırıda hamile kız kardeşi dahil olmak üzere 10 akrabası da hayatını kaybetti.
7 Ekim 2023’teki korkunç katliamlardan bu yana, hiçbir yabancı gazetecinin Gazze Şeridi’ne girmesine izin verilmedi. İsrail ordusu sivilleri hedef alıyor. 200’den fazla gazeteci kasıtlı şekilde öldürüldü. Yazarlar, sinemacılar ve sanatçılar vahşice katlediliyor.
Mart ayı sonunda, “No Other Land” adlı Oscar ödüllü belgeselin yönetmeni Hamdan Ballal, İsrailli işgalcilerin saldırısına uğradı, ardından ordu tarafından kaçırıldı ve uluslararası baskılar sonucu serbest bırakıldı. Oscar Akademisi’nin bu olaya dair sessizliği kendi üyeleri arasında bile öfkeye yol açtı; sonunda kamuoyuna açık bir özür yayınlamak zorunda kaldılar.
Bu pasiflikten utanıyoruz.
Neden sinema, toplumsal angajmanla yoğrulmuş bir alan olmasına rağmen, gerçekliğin dehşetine ve kardeşlerimizin yaşadığı zulme karşı bu kadar kayıtsız görünüyor?
Sanatçılar ve kültürel aktörler olarak, Gazze’de bir soykırım yaşanırken ve bu anlatı topluluklarımızı derinden sarsarken sessiz kalamayız.
Mesleğimizin amacı tarihsel dersler çıkarmak, tarafını belli eden filmler üretmek değilse, ne içindir?
Neden bu sessizlik?
Aşırı sağ, faşizm, sömürgecilik, trans ve LGBTQIA+ karşıtlığı, cinsiyetçilik, ırkçılık, İslamofobi ve antisemitizm gibi hareketler fikirler üzerinden savaşıyor, yayıncılık, sinema ve üniversiteleri hedef alıyor. Bu yüzden bizlerin mücadele etme sorumluluğu var.
Sanatımızın en kötülere ortak olmasına izin vermeyelim.
Ayağa kalkalım.
Gerçekliği adını koyarak ifade edelim.
Onu hassas kalplerimizin dürüstlüğüyle görmeye cesaret edelim ki artık sessizlikle örtülmesin.
Hayal gücümüzü sürekli işgal eden propagandaları ve insanlığımızı kaybettiren kurguları reddedelim.
Fatma için, kayıtsızlık içinde ölen tüm insanlar için.
Sinemanın onların mesajlarını taşıma, toplumları yansıtma görevi vardır.
Geç olmadan harekete geçelim.