Afrikalılar Avrupa’yı istila eder mi?

Son günlerde Türkiye özelinde nüfus artışına yönelik tartışmalar yaşanırken, dünya nüfusunda da hızlı dönüşüm yaşanıyor. Nüfus değişimleri, kıtalar arasındaki nüfus dengelerini de dramatik biçimde değiştiriyor. Yirminci yüzyılın başında Avrupa, nüfus yoğunluğu ve ekonomik gücüyle dünyanın merkezi konumundaydı. Afrika ise sömürge düzenlerinin baskısı altında, düşük sağlık hizmetleri ve kısıtlı altyapısıyla nüfus açısından geri planda kalmış bir kıtaydı. Ancak yüzyıllar ilerledikçe dengeler köklü biçimde değişti. Bugün, 1900 ile 2100 arasındaki nüfus projeksiyonlarına bakıldığında, Afrika ile Avrupa arasındaki farkın nasıl büyüdüğü ve gelecekte nasıl bir uçuruma dönüşeceği tüm açıklığıyla ortaya çıkıyor. Bu durum, sadece rakamsal bir karşılaştırma değil; aynı zamanda göç, güvenlik, ekonomi, jeopolitik dengeler ve Türkiye’nin stratejik rolü açısından da derin anlamlar taşıyor.
AVRUPA 3 KAT KALABALIKTI
1900 yılında Afrika kıtasının nüfusu 139 milyon kişiydi. Aynı tarihte Avrupa’nın nüfusu 407 milyondu. Yani Avrupa, Afrika’dan neredeyse 3 kat daha kalabalık bir kıtaydı. Bu dönemde Avrupa’nın hızlı sanayileşmesi, sağlık alanındaki ilerlemeler ve kentleşme sayesinde doğum oranları dengeli biçimde yüksek kalıyor, ölüm oranları düşüyordu. Ortalama yaşam süresi Avrupa’da hızla artarken, Afrika’da kıtlıklar, salgın hastalıklar ve sömürge yönetimlerinin yetersiz sağlık politikaları nedeniyle nüfus artışı sınırlı kalıyordu. Başka bir ifadeyle 20. yüzyılın başında demografik denge Avrupa’nın lehineydi. Avrupa’nın nüfusunun büyüklüğü, kıtanın dünya siyaseti üzerindeki hâkimiyetini de güçlendiriyordu. Afrika ise genç bir nüfusa sahipti ama bu nüfus büyüklük açısından henüz küresel dengeleri etkileyecek seviyeye ulaşmamıştı.
TARİHSEL KIRILMA
İkinci Dünya Savaşı sonrasında tablo yavaş yavaş değişmeye başladı. Avrupa savaş nedeniyle ciddi nüfus kayıpları yaşadı. Afrika’da ise sömürgeciliğin çözülmeye başlaması, sağlık alanında uluslararası yardımların artışı ve ölüm oranlarının düşmesi nüfus artışını hızlandırdı. Ancak bu artış henüz Avrupa’yı yakalayacak seviyede değildi. Bugün geldiğimiz noktada, yani 2025 itibarıyla Afrika’nın nüfusu yaklaşık 1.45 milyar, Avrupa’nın nüfusu ise yaklaşık 750 milyon. Yani Afrika artık Avrupa’dan iki kat kalabalık. Bu tablo için “tarihsel anlamda kırılma noktası” yorumları yapılıyor.

TÜRKİYE’NİN DURUMU
Bu demografik değişim, yalnızca Afrika ve Avrupa ile sınırlı değil. Ortadoğu da genç nüfusu ve göç potansiyeli ile bu denklemin içinde yer alıyor. Özellikle işsizlik, iklim değişikliği, kuraklık ve siyasi istikrarsızlık, Ortadoğu ülkelerinden Avrupa’ya göç dalgalarını tetikliyor. Türkiye, bu süreçte coğrafi konumu nedeniyle kritik bir konumda. Uzmanlar; Türkiye’nin hem Avrupa’ya açılan kapı olması hem de kendi nüfusunun yaşlanmaya başlaması nedeniyle demografik tabloda bozulma yaşanmasından endişeliler.
[email protected]
Kaynak: Web Özel