Gece Uçan Martı: Jonathan – Edebiyat

Kılıçdaroğlu, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ni görüşmek üzere toplanılan Genel Kurul’a Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gelmemesine tepki göstererek, “Bütçe dediğimiz belge maliye açısından bir ülkenin ekonomisi açısından en temel yasadır. Bütçe tasarısının yasalaşması için de özel bir prosedür vardır. Başbakan kendi bütçesini özgüvenle anlatırdı. Şimdi başkan soruyor: Komisyon nerede, komisyon burada. Hükümet nerede? Hükümet yok. Seçilen bir Cumhurbaşkanı’nın Parlamentoya gelip kendi bütçesini savunmaması her şeyden önce Parlamentoya saygısızlıktır. Halk seni seçtiyse ve parayı verdiyse geleceksiniz buraya kendi bütçenizi savunacaksınız, eleştirilere göğüs gereceksiniz” dedi.

‘701 SORU ÖNERGESİNE CEVAP VERİLMEMİŞ’

29 Kasım 2022 tarihi itibari ile CHP’nin TBMM’ye verdiği 701 soru önergesine cevap verilmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “701 soru önergesine cevap verilmemiş. Ne demek soru önergesine cevap vermemek. Ben milletvekilini takmam arkadaş kim oluyor milletvekili beni Cumhurbaşkanı atadı ben istediğime cevap veririm istediğime vermem diyor. Siz parlamentonun saygın bir bireyi olarak bir milletvekili olarak bu tabloya evet diyorsanız Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin saygınlığına gölge düşürüyorsunuz demektir. Benden çok siz itiraz etmek zorundasınız” ifadelerini kullandı.

’17 KURUMUN FAALİYET RAPORU HİÇ YAYIMLANMADI’

‘2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nin ilkelerden yola çıkarak hazırlanması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Parlamento tarafından onaylanan bütçenin denetlenmesi gerektiği hususuna da dikkat çekerek, “Bütçeyi parlamento yapar ama bir şey daha yapar. Parlamento, kabul ettiği bütçenin yasalara uygun olarak harcanıp harcanmadığını da denetler. Denetimi Sayıştay aracılığıyla yapar. Ben söylemiyorum Anayasa söylüyor. 160’ıncı madde, ‘Sayıştay Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bütçe harcamalarını denetler’ diyor. Sayıştay 315 kamu kurumunun faaliyet raporlarına baktı. 17 kurumun faaliyet raporu hiç yayımlanmadı. Yani ne demektir, 17 kurumu yöneten kişiler diyor ki; ne demek meclis, bırakın ya. Raporu bile yayımlamıyorum. Gidin kime anlatırsanız anlatın. 32 kurum faaliyet raporunda kullanılan kaynaklar hakkında Sayıştay’a bilgi vermiyor. 206 kurumun faaliyet raporunda temel mali tablolara ve bu tablolara ilişkin açıklamalara yer vermiyorlar. Kime ne kadar yardım yapıldı gösterilmiyor. 10 ayrı madde halinde Sayıştay raporu geldi. Söyler misiniz; içinizden kim baktı bu raporlara? Ben de bunu size anlatıyorum, siz beni suçluyorsunuz. Siz bunları sorguladığınız anda ülkeye demokrasi gelir. Bunları sorgulamıyorsunuz. Bu korku ile devlet yönetilmez. Kul hakkına riayet edeceksin. Kamu özel iş birliği, dolar garantisi veriyorsunuz, avro garantisi veriyorsunuz. Mevzuata göre bu kamu kurumlarının yükümlülüklerini yayınlamaları lazım, hiçbirisi yayınlamıyor. Dolayısı ile sh, tek nefeste kitabın 2/3 ünü yazmış. Kalan kısmını yazmayı ise bir müddet beklemiş. Bu bekleyişi 1968 yılında son bulmuş bulmasına ama yayınevleri onu basmak istememişler. Onu bir çocuk kitabı ve fabl gibi algılayarak reddetmişler. ‘İş yapmaz, para kazandırmaz, risk almaya değmez’ cümlelerini yaklaşık 20 kadar yayınevinden duyan yazarın umutlarının tükendiği bir zamanda tüm yazılarını okuduğunu ve elinde yayınlanmamış bir metni olup olmadığını soran bir yayınevi bulmuş onu. Böylece Martı 1970 yılında basılmış. Kitap kısa sürede çok satanlar listesine girerek 1972 bir milyon satış adedine ulaşmış. Bu başarı onu aynı yılın Time Dergisi’nin kapağına taşımış.

1936 doğumlu olan yazar bu gün 89.yaşını sürmekte ve onun gökyüzüne olan merakının bir pilot olmasına sebep olduğunu söylemekte. F86 ve F84 kullanabilen yazar resmi kurumlarında çalıştıktan sonra bir müddet sivil havacılıkta varlık göstermiş. Yaşı ilerleyince motorlu planör olarak gökyüzü yolculuğuna devam etmiş. Kurgu türündeki eserlerinde hayatından kesitler olan yazarın kitaplarının tamamı gökyüzü ile ilgili.

Martı’nın yazarı hakkında bu kadar detaylı bilgi vermemin bir sebebi; bu bilgilerin bilinmesinin kitabın okumasına anlam katacağını düşünmemdir. Martı onu yayınlamaktan geri duran yayıncıların dediği gibi ne bir çocuk kitabıdır ne de bir fabl. Az önce bahsettiğim gibi ben onu 1996 yılında okudum ilk defa. İlk okuyuşumda beğenimi kazanamayışının sebeplerinden birinin yazarı hakkında tafsilatlı belgiye sahip olmamam olduğu kanaatindeyim.

1994 yılı baskısıyla halen kitaplığımda olan Martı’yı bu yıl bir defa daha okudum; Üsküp Kitap Kulübü için. Hakkında tekrar konuşmayı mümkün kılan bu fırsatla onu yeni okurlarla tanıştırdım. Kuzey Makedonya’nın en güzel şerhlerinden biri olan Gostivar’da Kuzey Makedonyalı lise öğrencileriyle Martı Jonathan’ı konuşmak çok keyifliydi.

Hava kararınca martılar uçmazdı ama Martı Jonathan gece uçmak için taktik geliştiriyordu. Martılar kıyıdan çok uzaklaşmazlardı ama o uzaklaşmayı deniyordu. Martılar göğe çok yükselmezlerdi ama o daha yükseğe çıkmanın yollarını arıyordu. Yani o; ‘Daha iyi nasıl uçarım? Daha az efor sarf etmek için neler yapabilirim? Uçmanın zevkine nasıl varırım? Ben niçin varım? Bu kanatlar bana neden verilmiş?’ sorularının cevaplarının peşindeydi. Onun bu sorgulayan tavrını, balıkçıların peşinde koşan diğer martıların aksine bıkmadan uçuş talimleri yapmasını, uçuşuna farklı teknik özellikler kazandırmaya çalışan bu özel martıyı özlemişim.

Aslında ve büyük ihtimalle bu kitap arayış içindeki bir insanın serüveni. Fakat yazar Richard Bach hikâyesini, yani insanın kendi arayış ve donanımına ait hikâyesini Martı karakteriyle anlatmakta. Bunca soruyla kitap temelde şunu söylüyordu: ‘Bulunduğun yerden kopmak ve tamamen her şeyi reddetmek, çiğnemek zorunda değilim ama dayatılan bakış açısını tamamen benimsemek zorunda da değilim. Uçmak için inanca ihtiyacım yok, sadece uçmayı anlamak yeterli.’

Sonuç

Özgürlük, kendini gerçekleştirme, sürekli gelişim içinde olma, cesaret, öğrenme isteği, hayal etmek, çabalamak, gerektiğinde fedakârlık yapmak, sorumluluk almak, diğer her şeyi anlamaya çalışmak ve diğer canlılarla iletişim kurmak temalarıyla Martı her yaştan okurun gönlünü feth etmeye devam ediyor. 1970 yılından bu güne…

Yazımı altını çizdiğim birkaç cümle ile sonlandırmak isterim:

‘Özgür olabiliriz. Uçmayı öğrenebiliriz. Önünde umut dolu yıllar vardı.’

‘En yüksekten uçan martı en yükseği görendir.’

‘Parçası olmadığımız bir sürü için uçmak.’

‘Sen, sen olma özgürlüğüne sahipsin.’

Martı Jonathan Livingston

Richard Bach

Epsilon Yayınları

152 sayfa


Yazar: Necla DURSUN
Yayın Tarihi: 07.05.2025 09:00 –
Güncelleme Tarihi: 14.04.2025 15:30

Başa dön tuşu